ALLAH'IN(CC) SEÇİLMİŞ SON HALİFESİ
Son evliya
Birgün Avf bin Malik'e Allah Resûlü, “Çok karanlıklı ve şiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdî denilen bir zât çıkıncıya kadar devam eder. Sen ona ulaştığında tabi ol ki hidayette olanlardan olasın.” 1 buyurmuşlardı.
Ebû Saidü'l-Hudrî rivayet ediyor: “Resûlullahtan sonra önemli bir olayın meydana gelmesinden korktuk ve Bunu Resûlullaha sorduk. O da Hz. Mehdî'yi müjdeledi.” 2
Şüphesiz bu dönemler mânevî kurtarıcıların dört gözle beklendiği dönemlerdir. Böyle bir anda âhirzamanın beklenen şahsı Hz. Mehdî geleceğine göre ona bîat etmenin, katılmanın önemi tartışılmaz. Resûl-ü Ekrem de (a.s.m.) ümmetini buna teşvik ederek, “Sizden kim o güne yetişirse karlar üzerinde emekleyerek de olsa ona katılsın.” 3 buyurmuşlardır.
Başka bir hadislerinde de Allah Resûlü, Huzeyfetü'l-Yemanî'nin bir sorusu üzerine hayırdan sonra şer, şerden sonra sulh olacağını bildirmiş, “Bu sulhtan sonra ne olacak?” diye sorduğunda da şöyle buyurmuşlardı:
“Dalâlete dâvet edilecek. İşte sen o gün bir halife gördüğünde ağacın kökünü ısırarak da olsa ölünceye kadar ona koş.” 4 buyurmuşlardı.
Hadis-i şeriflerde kar üzerinde emekleyerek, ağaç kökünü ısırarak da olsa ona tâbi olmamız öğütlenen halife açıkça görüldüğü gibi Hz. Mehdî'dir.
Bu konu Asr-ı Saadette de o kadar önemli bir yer tutmuş olacak ki Ümmü Seleme validemiz, Resûllullaha “Mehdî gelecek mi?” diye sorma ihtiyacını hissetmiş, Allah Resûlü de “Evet, gelmesi haktır” 5 cevabını vermişlerdi. Hatta başka bir hadis-i şeriflerinde dünyanın yıkılmasına birgün kalsa bile, Cenab-ı Hak o günü uzatıp Hz. Mehdî'yi göndereceğini 6 belirtmektedir ki, bu onun geleceğinin zorunluluğunu ortaya koyar.
Hz. Ali’den bize ulaşan bir başka Hadise göre, bir gün o, oğlu Hz. Hasan’a bakmış ve: “Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem’in isimlendirdiği gibi, mutlaka benim bu oğlum Seyyiddir (Beyefendi, Halim Selim, zarif ve centilmendir.) Yakında onun soyundan, Nebinizin (s.a.v.) adıyla adlandırılan bir adam çıkacak, ahlakında ona (Hz. Peygambere) benzeyecek, ama yaratılışında (beden ve cisim özelliklerinde) ona benzemeyecektir” buyurmuştur. 7
Büyük Alim Taftazani’nin (Mesud b. Ömer) Şehru’l- Makasıd adlı meşhur eserinde; Mehdi ile ilgili konunun başında şöyle der: “Dünyayı adalet ve iyilikle dolduracak bir imamın (liderin, büyüğün, mehdinin) çıkması konusunda ahadis-i sahiha (sahih Hadisler) varid olmuşlar.” 8
Kimdir bu Hz. Mehdî? Resûl-ü Ekrem niçin özellikle ona uymayı tavsiye etmektedir? Eğer onun döneminde yaşayacak olursak onu nasıl tanıyacağız? O karışıklık, bozukluk, herc ü merc, fısk u fesad döneminin adamı olduğuna göre mücadelesini kimlere karşı ve nasıl yapacaktır? Özellikleri nelerdir? Bunlar ve bunlara benzer soruların cevabı bilinmedikçe Hz. Mehdî'nin fonksiyonu, icraatının ehemmiyeti elbette tam anlaşılamaz.
Mehdî kimdir?
Sözlüklerde hidayette, doğru yolda olan, başkalarının hidayet ve doğru yolda gitmelerine vesile olan mânâsına gelen Mehdî, İslâmî bir terim olarak âhirzamanda geleceği müjdelenen, kendisine Allah tarafından özellikle doğru yol gösterilen, hakka yöneltilen, dinî noktalarda hata ve yanlışlıklardan korunan, insanları, bilhassa Müslümanları irşad eden, doğru yola sevk eden, zulüm ve haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada adaleti tesis eden, âhirzamanda geleceği müjdelenen Âl-i Beytten büyük bir zâttır. Mehdî yazdığı eserlerle, inançsızlık içerisinde bulunanları, îmanı şüphe ve tereddütte olanları kurtaracak, mü'minlerin îmanlarını takviye edecek büyük bir âlimdir.
Lisanü'l-Arap'ta Mehdînin, doğru yola erişmiş, hidayeti bulmuş olan; kendisine Allah tarafından doğru yol gösterilen kimse diye tarifi yapılmaktadır.9
Bu mânâda doğru yolda giden her Müslüman bir mehdîdir. Hz. Ali'ye hem doğru yolu gösterici anlamında hâdî, hem de mehdî denildiğini biliyoruz. 10
Dört halife ve onların yolunda gidenler de mehdiyyûn, yani mehdîler olarak anılmışlardır. Nitekim Resûl-ü Ekrem (a.s.m.), “Sizi sünnetime sımsıkı sarılmaya, raşid ve mehdî halifelerimin yolunda gitmeye teşvik ederim” 11 buyurarak onların yolunda gitmeyi tavsiye etmişlerdir.
Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Muhammed, Dört Halife, Hz. Hüseyin, Süleyman bin Abdülmelik ve bazı Abbasî halifelerine Mehdî denildiğini de biliyoruz. 12
Emevî halifesi Ömer bin Abdülaziz'e Mehdî denilmiş, hatta Mehdîyle ilgili bazı hadisleri ona hamledenler de olmuştur. 13 Büyük Mehdînin birçok evsafına sahip 14 Mehdî-i Abbasînin ise, onun siyaset âlemindeki vazifesini yaptığını görüyoruz. 15
Demek ki mehdî kelimesi geniş periyodlu bir kelimedir. Ancak bu kelime başına “el” takısı geldiğinde özel ve belli bir kimseye isim olmuş olur ve hadis-i şeriflerde âhirzamanda geleceği müjdelenen meşhur ve mânevî büyük kurtarıcı için kullanıldığı görülür.
Kaynaklar:
-------------------------- ----------------
1. Süyûtî, el-Havî, 2:67-68; el-Burhan, v. 87a.
2. Tirmizî, Kitabü'l-Fİten, 34; İbni Mâce, Kitabü'l-Fİten: 36, Hurûcü Mehdî: 34.
3. İbni Mâce, Kitabü'l-Fiten: 36 (H. 4082, 4084); Müstedrek, 4:465.; İbni Kesir, Kitabü'n-Nihaye, 1:28-29.
4. Ebû Avane, Müsned, 4:476
5. Ikdü'd-Dürer, Varak: 7b.
6. Ebû Davud, Mehdî: 1 (H. 4282); Tirmizî, Fiten: 52 (H. 2231-2232).
7. Tac V, 363
8. TAFTAZANİ, Mesud b. Ömer, Şerhu’l-Makasıd, I-V, Tahkik, ta’lik Abdurrahman Amire, Alemu’l- Kütüb, Beyrut, 1989, V, 312; krş, et-Tac, V, 343, (Kitabu’l- Fiten, bab, 7)
9. İbni Manzur, Lisanü'l-Arap, (İbni Manzur, h-d-y md), 15:354
10. İbnü'l-Esir, Ebû’s-Saadât el-Mübarek bin Muhammed el-Cezerî, Üsdü'l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahabe, I-VIII (Kahire: ts), 4:31.
11. Tirmizî, İlim: 16; İbni Mâce, Mukaddime: 6; Ebû Davud, Sünnet: 5
12. İbnü'l-Esir, A.g.e., 4:31.
13. Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten, İstanbul: Âtıf Efendi Kütüphanesi (el yazma) no. 602, v. 53a.
14. Nursî, Mektûbât, s. 96.
15. Nursî, Şuâlar, s. 509.
Birgün Avf bin Malik'e Allah Resûlü, “Çok karanlıklı ve şiddetli bir kısım fitneler gelir. Derken fitneler birbirlerini takip eder. O kadar ki bu Ehl-i Beytimden Mehdî denilen bir zât çıkıncıya kadar devam eder. Sen ona ulaştığında tabi ol ki hidayette olanlardan olasın.” 1 buyurmuşlardı.
Ebû Saidü'l-Hudrî rivayet ediyor: “Resûlullahtan sonra önemli bir olayın meydana gelmesinden korktuk ve Bunu Resûlullaha sorduk. O da Hz. Mehdî'yi müjdeledi.” 2
Şüphesiz bu dönemler mânevî kurtarıcıların dört gözle beklendiği dönemlerdir. Böyle bir anda âhirzamanın beklenen şahsı Hz. Mehdî geleceğine göre ona bîat etmenin, katılmanın önemi tartışılmaz. Resûl-ü Ekrem de (a.s.m.) ümmetini buna teşvik ederek, “Sizden kim o güne yetişirse karlar üzerinde emekleyerek de olsa ona katılsın.” 3 buyurmuşlardır.
Başka bir hadislerinde de Allah Resûlü, Huzeyfetü'l-Yemanî'nin bir sorusu üzerine hayırdan sonra şer, şerden sonra sulh olacağını bildirmiş, “Bu sulhtan sonra ne olacak?” diye sorduğunda da şöyle buyurmuşlardı:
“Dalâlete dâvet edilecek. İşte sen o gün bir halife gördüğünde ağacın kökünü ısırarak da olsa ölünceye kadar ona koş.” 4 buyurmuşlardı.
Hadis-i şeriflerde kar üzerinde emekleyerek, ağaç kökünü ısırarak da olsa ona tâbi olmamız öğütlenen halife açıkça görüldüğü gibi Hz. Mehdî'dir.
Bu konu Asr-ı Saadette de o kadar önemli bir yer tutmuş olacak ki Ümmü Seleme validemiz, Resûllullaha “Mehdî gelecek mi?” diye sorma ihtiyacını hissetmiş, Allah Resûlü de “Evet, gelmesi haktır” 5 cevabını vermişlerdi. Hatta başka bir hadis-i şeriflerinde dünyanın yıkılmasına birgün kalsa bile, Cenab-ı Hak o günü uzatıp Hz. Mehdî'yi göndereceğini 6 belirtmektedir ki, bu onun geleceğinin zorunluluğunu ortaya koyar.
Hz. Ali’den bize ulaşan bir başka Hadise göre, bir gün o, oğlu Hz. Hasan’a bakmış ve: “Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem’in isimlendirdiği gibi, mutlaka benim bu oğlum Seyyiddir (Beyefendi, Halim Selim, zarif ve centilmendir.) Yakında onun soyundan, Nebinizin (s.a.v.) adıyla adlandırılan bir adam çıkacak, ahlakında ona (Hz. Peygambere) benzeyecek, ama yaratılışında (beden ve cisim özelliklerinde) ona benzemeyecektir” buyurmuştur. 7
Büyük Alim Taftazani’nin (Mesud b. Ömer) Şehru’l- Makasıd adlı meşhur eserinde; Mehdi ile ilgili konunun başında şöyle der: “Dünyayı adalet ve iyilikle dolduracak bir imamın (liderin, büyüğün, mehdinin) çıkması konusunda ahadis-i sahiha (sahih Hadisler) varid olmuşlar.” 8
Kimdir bu Hz. Mehdî? Resûl-ü Ekrem niçin özellikle ona uymayı tavsiye etmektedir? Eğer onun döneminde yaşayacak olursak onu nasıl tanıyacağız? O karışıklık, bozukluk, herc ü merc, fısk u fesad döneminin adamı olduğuna göre mücadelesini kimlere karşı ve nasıl yapacaktır? Özellikleri nelerdir? Bunlar ve bunlara benzer soruların cevabı bilinmedikçe Hz. Mehdî'nin fonksiyonu, icraatının ehemmiyeti elbette tam anlaşılamaz.
Mehdî kimdir?
Sözlüklerde hidayette, doğru yolda olan, başkalarının hidayet ve doğru yolda gitmelerine vesile olan mânâsına gelen Mehdî, İslâmî bir terim olarak âhirzamanda geleceği müjdelenen, kendisine Allah tarafından özellikle doğru yol gösterilen, hakka yöneltilen, dinî noktalarda hata ve yanlışlıklardan korunan, insanları, bilhassa Müslümanları irşad eden, doğru yola sevk eden, zulüm ve haksızlıkların kol gezdiği bir dünyada adaleti tesis eden, âhirzamanda geleceği müjdelenen Âl-i Beytten büyük bir zâttır. Mehdî yazdığı eserlerle, inançsızlık içerisinde bulunanları, îmanı şüphe ve tereddütte olanları kurtaracak, mü'minlerin îmanlarını takviye edecek büyük bir âlimdir.
Lisanü'l-Arap'ta Mehdînin, doğru yola erişmiş, hidayeti bulmuş olan; kendisine Allah tarafından doğru yol gösterilen kimse diye tarifi yapılmaktadır.9
Bu mânâda doğru yolda giden her Müslüman bir mehdîdir. Hz. Ali'ye hem doğru yolu gösterici anlamında hâdî, hem de mehdî denildiğini biliyoruz. 10
Dört halife ve onların yolunda gidenler de mehdiyyûn, yani mehdîler olarak anılmışlardır. Nitekim Resûl-ü Ekrem (a.s.m.), “Sizi sünnetime sımsıkı sarılmaya, raşid ve mehdî halifelerimin yolunda gitmeye teşvik ederim” 11 buyurarak onların yolunda gitmeyi tavsiye etmişlerdir.
Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Muhammed, Dört Halife, Hz. Hüseyin, Süleyman bin Abdülmelik ve bazı Abbasî halifelerine Mehdî denildiğini de biliyoruz. 12
Emevî halifesi Ömer bin Abdülaziz'e Mehdî denilmiş, hatta Mehdîyle ilgili bazı hadisleri ona hamledenler de olmuştur. 13 Büyük Mehdînin birçok evsafına sahip 14 Mehdî-i Abbasînin ise, onun siyaset âlemindeki vazifesini yaptığını görüyoruz. 15
Demek ki mehdî kelimesi geniş periyodlu bir kelimedir. Ancak bu kelime başına “el” takısı geldiğinde özel ve belli bir kimseye isim olmuş olur ve hadis-i şeriflerde âhirzamanda geleceği müjdelenen meşhur ve mânevî büyük kurtarıcı için kullanıldığı görülür.
Kaynaklar:
--------------------------
1. Süyûtî, el-Havî, 2:67-68; el-Burhan, v. 87a.
2. Tirmizî, Kitabü'l-Fİten, 34; İbni Mâce, Kitabü'l-Fİten: 36, Hurûcü Mehdî: 34.
3. İbni Mâce, Kitabü'l-Fiten: 36 (H. 4082, 4084); Müstedrek, 4:465.; İbni Kesir, Kitabü'n-Nihaye, 1:28-29.
4. Ebû Avane, Müsned, 4:476
5. Ikdü'd-Dürer, Varak: 7b.
6. Ebû Davud, Mehdî: 1 (H. 4282); Tirmizî, Fiten: 52 (H. 2231-2232).
7. Tac V, 363
8. TAFTAZANİ, Mesud b. Ömer, Şerhu’l-Makasıd, I-V, Tahkik, ta’lik Abdurrahman Amire, Alemu’l- Kütüb, Beyrut, 1989, V, 312; krş, et-Tac, V, 343, (Kitabu’l- Fiten, bab, 7)
9. İbni Manzur, Lisanü'l-Arap, (İbni Manzur, h-d-y md), 15:354
10. İbnü'l-Esir, Ebû’s-Saadât el-Mübarek bin Muhammed el-Cezerî, Üsdü'l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahabe, I-VIII (Kahire: ts), 4:31.
11. Tirmizî, İlim: 16; İbni Mâce, Mukaddime: 6; Ebû Davud, Sünnet: 5
12. İbnü'l-Esir, A.g.e., 4:31.
13. Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten, İstanbul: Âtıf Efendi Kütüphanesi (el yazma) no. 602, v. 53a.
14. Nursî, Mektûbât, s. 96.
15. Nursî, Şuâlar, s. 509.
Yorum Gönder