DEPREM SILAHI HAARP'LA VURULAN NEPAL
26.04.2015
17 Ağustos Gölcük depremi öncesinde yaşanan bazı garip olaylar halen THY personelleri tarafından dillendirilmektedir, belli bölgelerde fark edilen ışımalar, telsiz sistemi anormallikleri, kayıtlara geçmiş ancak açıklanmamış garip konuşmalar, elektromanyetik alan değişiklikleri vs.
Aslına bakarsanız, kökleri sınır tanımayan gizemli bilim adamı Nikola Tesla'ya uzanan, Amerka'ya ait olarak İyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırma amaçlı olduğu söylenen, Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araşırma Programı, yani H.A.A.R.P 'ın ismini duymaya başladığımız dönem de 17 Ağustos depremiyle aynı zamanlardır. Özellikle hem yerli hem de yabancı bazı araştırmacılar tarafından etkin bir 'Deprem silahı' olarak komplolaştırılan HAARP, o yıllarda birçok platformda tartışılmış ancak ilerleyen yıllarda sümen altına çekilerek bir nevi unutturulmuştu.
Kabul etmek gerekir ki, kim ne derse desin 17 Ağustos depremi Türkiye'nin kaderini değiştiren büyük bir acı ve aynı zamanda da siyasi tarihi adına oldukça önemli bir olaydır, mesela-keşke yaşanmasaydı, ülke yıllar içerisinde bir ekonomik krize sürüklenmeyecek, DSP koalisyon hükümeti çökmeyecek ve de 'Büyük değişim' anlamına gelen AKP asla varolamayacaktı. Hatta kelimeleri birleştirdiğimizde, AKP'nin iktidar yürüyüşünün 17 Ağustos'la başladığını söylemek de yanlş olmaz.
Zaten o yıllarda dillendirilen komplolarda, ülke nezninde dünyaya yönelikti, yani Derin Dünya Devleti'nin, deprem silahını kilit noktalarda kullanarak çeşitli emellerini gerçekleştirebileceğine yönelik varsayımlardı. Nedense de zamanla gerçekleşen büyük depremler sürekli olarak derin acılarla beraber, kökten siyasi değişiklikler ve ilgili olduğu bölge adına tamamen farklı istikametler getirmeye devam etti. Afganistan, Japonya, Hindistan, Şili, Pakistan, Endonezya ve diğerleri.
Son olarak Nepal'de yaşanan 7.8 büyüklüğündeki deprem, akıllara elbette ki yeniden HAARP'ı getirdi. Peki neden? Cevap çok basit ve Nepal isiminde saklı. İki uçlu dünya siyasetinde, ABD ve Çin arasında yaşanan büyük kutuplaşmada, diğer ülkelerin maalesef birer piyon olduklarını ve yıllardır da iki tarafın yarattığı-desteklediği liderler ve yöneticilerce yönlendirildiğini çeşitli yazılarda belirtmiştik. Son yirmi yıldır Çin'i kuşatmak adına ABD'nin uyguladığı en keskin politikanın da 'İslam'ı kullanmak' olduğunun altını çizmiştik. Ortadoğuyla başlayarak ta Pakistan'a kadar uzanan siyasal İslam ve nüfus artışının sebebi tabii ki 'Ateist olarak hükmedilen Maoculuk-Budizm etkilerini en aza indirebilmekti'
Çöken Ortadoğu, yıkılan diktatörlükler, İsrail'in istediğini alması ve IŞİD'le sağlanan İslam nefreti ve yirmi yıllık derin planlar tamamlandıktan sonra da artık ihtiyaç kalmayınca birer birer yok edilen Siyasal İslam ve temsilcileriyle de sonuçlandırıldı. Muhtemelen ülkemiz adına da aynı durumun gerçekleşeceği tahmin edilebilen bir beklentidir. Ancak halen ABD'nin özellikle Çin'in etkin olduğu ülkelerde mevcut hükümetleri zayıflatmak adına Müslümanlığa ihtiyacı vardır ve bir süre daha onları kullanmaya devam edecektir. Herkes biliyor ki 2025 yılı ABD-Çin savaşı için ekonomik anlamda sınır çizgisidir, yani ülkelerin hangi tarafta olacakları üzerine oynana oyunun da sonudur.
Nepal, Himaleyalar ile iki büyük devletin, Çin ve Hindistan'ın arasına sıkışmış bir ülkedir. Önceleri krallıkla ABD isteğinde hareket ederken daha sonra özgürlük esintileriyle Maocuların eline geçmiştir, şimdiyse dengeli-tarafsız bir politika uygulamaktadır, yani uygulamaktaydı, depreme kadar. 'Taraf olmayan bertaraf olur' sözü bize özgüdür ama geçerliliği olan bir eylemi anlatır. ABD, yeniden aşağıya çektiği İslam'ın dünya genelinde bir düşüşe de vesile olacağını biliyordu ama muhtemelen Hindistan-Pakistan ve çevre ülkelerde zaten Müslümanlığın %5-10'dan yukarılara çıkamadığını görünce de tıpkı Ortadoğu'da olduğu gibi farklı bir yöne dönme eğilimi içine girdi. Narendra Modi bir değişimdi, Pakistan'da yaşananlar da.
Müttefik Hindistan, Himaleyalar nedeniyle direk olarak Çin'e saldıramaz, geçebileceği tek düz yerse Nepal'dir. Zaten Nepal'in önemi de sadece budur. Peki deprem neyi değiştirecek;
Google'a, Nepal yazdığınızda ilk açılan sayfaların arasında ABD ve İngiltere'nin milyon dolarlık para yardımı haberleri olduğunu görürsünüz. Ekonomi bir anda batıya bağımlı hale gelecektir demektir bu.
Ortada büyük bir karışıklık vardır, bu da ajanların tıpkı zamanında ülkemizde olduğu gibi daha rahat hareket etmelerini, bazı gizli operasyonları kolayca gerçekleştirmelerine olanak sağlar. İstihbarati dengeler tamamen değişmiştir.
Maocuların iyi gitmeyen iktidarları derin bir hasar almıştır ve muhtemelen bu durum da sıradaki seçimlere yansıyacaktır. Siyasetin, batı tarafına dönüşü anlamına gelmektedir.
Nepal artık son dönem politikası olan tarafsızlığı uygulayamayacaktır, eski müttefik yeniden geri kazanılacaktır.
Tüm bunlar da, 'Deprem silahı HAARP'la vurulan Nepal' komplosunu dillendirmek için yeterlidir. Bekleyip görelim, üç yıl içinde bu yazıyı tekrar okuduğunuzda Nepal çoktan söylediğim şekilde değişmiş olacaktır. Haklı çıkmamak dileklerimle hoşçakalın.
alıntı
http://blog.radikal.com.tr/dunya/deprem-silahi-haarpla-vurulan-nepal-98326
Yorum Gönder